Size söylenenin üzerine saatlerce erken gittiğiniz havaalanında ne yaptığınızı düşünün. Kapılardan artık çok kolay bir şekilde hızlıca geçebiliyorsunuz ve geriye boş boş beklemek kalıyor. İşte endüstri, bu boş zamanı size para harcatacak şekilde kullanmak için elinden geleni yapıyor.
Her ne kadar Türkiye’de, havaalanındaki kahvecinin önünden geçerken bir kahve bile almamak için hızlı adımlarla yürüsek de endüstri şansını denemekten vazgeçmiyor. Bakalım hangi yöntemleri kullanıyorlar?
Haydi şimdi 1990’lara doğru bir yolculuğa çıkalım.
90’lı yıllarda, havaalanlarına birçok mağaza açıldı. Âdeta alışveriş merkezine dönüştürüldü. Zaten havaalanlarındaki mağazaların fiyatları, alışveriş merkezlerinden pahalı olduğu için çok daha fazla kâr elde edildiğini biliyoruz.
Şimdi günümüze gelelim ve uçuşumuz için check-in yaptıktan sonra olanları düşünelim. Telefonumuza bir mesaj gelir ve havayolu şirketlerinin büyük çoğunluğu, uçuşumuzdan en az 1 saat önce orada olmamız gerektiğini bize hatırlatır. Eh, biz de emir kulları olarak havaalanına en az 1 saat önceden gideriz. Peki gidince orada yapmamız gereken bir şey var mıdır ki? Hayır!
Günümüzde havaalanları çok daha pratik.
Eski zamanlarda, havaalanlarında her şey manuel olarak yapıldığından uçuş saatinden önce orada olmak gayet mantıklıydı ancak günümüzde online check-in yapıyoruz, kendi biniş kartımızı makinelerden kolayca yazdırabiliyoruz, hatta yeni kimlikler sayesinde biniş kartı yazdırmaya bile gerek kalmadan tüm kapılardan hızlıca geçebiliyoruz.
Geriye, en az 1 saatlik boş bir zaman kalıyor. Endüstri buna “golden hour (altın saat)” diyor. Altın saatte, kapının önünde oturup uçuş saatini beklemek birçok kişi için zor olabiliyor. Ne yazık ki Türkiye’de havaalanında para harcamak herkesin harcı değil fakat havaalanları yine de bu bekleme süresince bize bir şeyler satın aldırtmayı hedefliyor.
Uçağımızın kalkacağı kapıya giderken etrafımız, para harcayacağımız şeylerle sarılı oluyor.
Güvenlikten geçtik, kapımıza gideceğiz. Etrafınızı düşünün… Kahveciler, restoranlar, giyim mağazaları, saatçiler, hediyelik eşyacılar, kitapçılar… Ne ararsanız var. Hatta tüm bunlar, belirli bir düzene göre sıralanıyor.
Fark ettiyseniz havaalanlarındaki mağazalar, alışveriş merkezlerindeki gibi düz bir sırada ilerlemez. Alışılmışın dışında, daha kıvrımlı yolları vardır. İşte bu tasarım, %60 daha fazla gelir elde ettiriyor. Kıvrımlı yollardan giderken tüm ürünleri görme şansımız daha yüksek oluyor.
Ayrıca birçok havaalanının koridoru, kasıtlı olarak sağdan sola doğru kıvrılıyor çünkü sağ elini kullananlar sola kıyasla sağa bakmaya daha meyilli. Bu nedenle sola doğru kıvrım, koridordaki her şeyi görme fırsatını artırıyor.
Mağaza ve dükkânlar, bizi kendilerine doğru çekiyor.
Havaalanlarındaki alışveriş yapabileceğimiz yerler, genellikle doğal gün ışığını tercih ediyor ki bizler için daha davetkâr görünsün. Ayrıca geniş geçiş alanlarına sahip olmaları, bavullarla ya da büyük çantalarla kolayca gezebilmeyi sağlıyor.
İşte bunun gibi sayabileceğimiz birçok sebep, biz farkında olmadan havaalanlarını alışveriş yapmak için daha kolay hâle getiriyor. Peki siz bu durumda hangi taraftasınız? Uçuşa kadar bekleme alanında telefonla oynayanlardan mı yoksa para harcamayı tercih edenlerden mi?
Havacılık, uçaklar, hava yolları… İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: