Hayvanlar, tıpkı günümüzde olduğu gibi Antik Çağ’da da insanlığın gündelik yaşantısındaki ortağı rolüne sahiplerdi. Hayvanların, insanların varlığını sürdürebilmesi özelindeki ortaklık ve tamamlayıcılık rolü; onları beslemeleri, giydirmeleri, bir yerden başka bir yere ulaştırmaları, günlük tarım ve inşa faaliyetlerine destek güç oluşturmaları, haberleşmelerini sağlamaları ve bekçiliğini koruyuculuğunu yapmaları gibi farklı başlıklar altında sınıflandırılabilir. Ancak, hayvanlar ile insanlar arasındaki ilişki daima pragmatist ölçekte şekillenmemiştir. Bu bağlamda Antik Çağ’da da hayvanlar ile insanlar arasında çıkarsız, faydacılıktan uzak duygusal ilişkilerin kurulabilmiş olduğuna zaman zaman şahit olmaktayız.
Günümüzde Antalya ili Güllük Dağı Milli Parkı sınırları içinde bulunan ve antik Pisidia bölgesinin önde gelen kentlerinden biri olan Termessos’ta geçtiğimiz yüzyılda keşfedilen bir lahit Antik Çağ’da insanlar ile hayvanlar arasında kurulabilmiş duygusal bağların en somut ve canlı örneklerinden bir tanesini gözler önüne serer. Lahit araştırmacıları, boyutu ve şekli itibarıyla bir çocuk ya da bebek lahdi olduğu kanısına sevk etmişti ancak üzerindeki Eski Yunanca kazınmış yazıt, epigrafi uzmanlarınca değerlendirildikten sonra bu lahdin bir bebeğe ya da çocuğa değil de bir köpeğe ait olduğu anlaşıldı. Köpeğin ismi Stephanos (Στέφανος) idi, sahibesi ise Rhodope (Ῥοδόπη) isimli bir kadındı. Kireç taşından yapılmış olan bu küçük lahit, MS 3. yüzyıla tarihlendirilir ve Anadolu’da az sayıda ele geçmiş nadir köpek lahitlerinden bir tanesidir.
Lahit üzerindeki Eski Yunanca kitabe 11 satır şeklinde düzenlenmiş olmakla birlikte, şiir tarzında ve heksametron (altılı ölçü) kuralıyla yazılmıştır. Yazıtta da açıkça belirtildiği üzere köpeğin sahibesi olan Rhodope, bu lahdi kendi finansal imkanlarıyla yaptırmıştı. Rhodope’nin köpeğinden sonra öldüğü ve kendi bedenini ise Stephanos’un yakınında yaptırmış olduğu hususi lahdine defnettirdiği düşünülüyor. Köpek Stephanos’un lahdinin yakınında keşfedilen, Aurelia Rhodope isimli bir kadına ait diğer bir lahit de bu düşünceyi destekler nitelikte. Lahdin kitabesinde “Aurelia Rhodope bu lahdi yalnızca kendisi için yaptırdı [Αὐρ(ηλία) Ῥοδόπη τὴν σωματοθήκην ἑαυτῆ μόνη·]” yazar. Burada kendisini Aurelia Rhodope olarak tanıtan kadın yüksek bir ihtimalle köpek Stephanos’un mezar yazıtında tanıtılan sahibesi olan Rhodope olmalıdır ve yalnız yaşayan bir kadın olarak yaşamını tamamlamıştır. Kendisi dışında köpeğine de lahit yaptırabilecek kadar maddi rahatlığa sahip olan Rhodope’nin kentin varlıklı eşrafından olduğu aşikardır. Günümüzde Antalya Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edenler Lahitler Salonu alanında köpek Stephanos’un lahdini görebilir, olası sahibi Rhodope’nin lahdini ise Termessos’ta ziyaret edebilirler.
‘TIPKI BİR İNSAN GİBİ DEFNETTİ’
Köpek Stephanos’un mezar epigramının (mezar şiirinin/defin ağıtının) Eski Yunanca edisyonu ve ilgili şiirin sadeleştirilmiş güncel çevirisi genel hatlarıyla şu şekildedir:
Yazıtın ilk üç satırı yazıt yüzeyindeki tahribattan ötürü anlamlı okumaya elverişsizdir. Epigramın okunabilen kısımlarının çevirisi ise şöyledir:
…Rhodope’nin mutluluğu… diye çağırırlardı sevimli Stephanos’u onunla oynayanlar. Saklıyor içinde bu mezar (Stephanos’u). Yitip giden köpek Stephanos’un mezarı bu. Gözyaşı döktü ona Rhodope ve tıpkı bir insan gibi defnetti O’nu. Ben, köpek Stephanos, (sahibem) Rhodope yaptırdı lahdimi.
Görünen o ki, bu mezar şiiriyle Rhodope ölmüş olan köpeği Stephanos’a karşı duyduğu içten sevgiyi en yalın haliyle mezarı ziyaret eden kişilere göstermek istemişti. Mezar şiirinde de açıkça belirttiği üzere Rhodope gerek hayattayken gerekse de öldüğünde Stephanos’u insan gibi görmüştü. Bu suretle bir insanı nasıl defnediyorsa, köpeğini de aynı şekilde defnetmişti. Bu şiirle köpeğinin ölümü sonrası içine düşmüş olduğu kederi, hissetmiş olduğu derin üzüntüyü vezinli bir mezar şiiriyle ağıt haline getirmişti. Bu ağıtla Stephanos’un ‘ani ve beklenmedik bir şekilde’ muhtemelen zehirli bir hayvanın sokması, yediği bir gıdadan zehirlenmiş olması ya da yırtıcı bir hayvanın saldırısına uğraması gibi sebeplerle ölmüş olabileceğini anlıyoruz.
Köpeğin ismi olan Στέφανος (Latince: corona) ‘baş tacı’, ‘çiçekten çelenk’, ‘ödül’ veya ‘armağan’ gibi sözlük anlamlarına sahiptir. Eski Yunanca sözcüğün bu sözlük anlamlarıyla, ölen köpeğe sahibesi Rhodope tarafından verilen değer hakkında fikir sahibi olabilmekteyiz. Bununla birlikte; köpeği nitelemek için kullanılan εὐχάριτος (eukharitos: tatlı, şirin, cana yakın) sıfatıyla da köpeğin gerek sahibi gerekse civarda yaşayan kişilerce pek sevildiğini anlıyoruz. Köpek Stephanos’un ölümü Rhodope’yi derinden üzmekle birlikte Termessosluları da duygusal anlamda etkilemiş olmalıdır. Stephanos, mezar epigramının sonunda kendisini ve sahibesini ‘Ben köpek Stephanos, mezarımı Rhodope yaptırdı’ ifadesiyle lahdinin yakınından geçenleri selamlayarak, yine bir insan gibi tüm sevenlerine ve yöre halkına veda eder.
Köpekler ile insanlar arasındaki böylesi yakın ve dostane bağlar, yukarıdaki mezar şiirinin tarihlendiği Roma İmparatorluk döneminden çok daha eski dönemlerde de karşımıza çıkar. Arkaik dönem kaynaklarından Homeros bize bu noktada önemli bir referans sunar. ‘Odysseia Destanı’ anlatısında Homeros, Troya Savaşı’na katılan Odysseus’un köpeği Argos ile sadık dostluğuna dikkat çeker.
Argos adındaki köpek hiç kuşkusuz antik dünyanın en ünlü köpekleri arasındaydı. Homeros’un anlatımına göre Argos, sahibi Odysseus Troya Savaşı’na katılmak için yurdu İthake Adası’ndan ayrıldıktan yirmi yıl sonra evine bir dilenci kılığında, tanınmaz halde döner. Hiç kimse artık eski dış görünüşünden eser kalmamış halde yurduna dönmüş olan Odysseus’u tanıyamazken köpeği Argos onu görür görmez tanır, kulaklarını oynatır ve kuyruğunu hafifçe sallayıp sahibini selamladıktan sonra oracıkta can verir. Homeros, Argos ile Odysseus’un savaş nedeniyle birbirinden ayrı düşüp yirmi yıl sonraki buluşmalarının duygusal panoramasını şu şekilde betimler (Odysseia 17. kitap, 300-304. satırlar):
İşte orada yatıyordu Argos, her yanı bit dolu.
Yaklaşan Odysseus’u hemen o anda tanıdı,
Kuyruk salladı ve indirdi iki kulağını,
Ama çok bitkindi, kalkıp gelemedi efendisinin yanına.
Odysseus da başını çevirdi ve sildi gözünden akan yaşı.
Odysseus ile köpeği Argos’un sonu ölüme varan vedalaşması da Rhodope ile Stephanos’un vedalaşması kadar duygu yüklüdür. Homeros’un aktarmış olduğu Odysseus ile Argos arasındaki yakın dostluk ilişkisinin bu panoramasını takiben, Antik Çağ yaşantısında köpeklere olan ilginin sürekliliğine işaret eden aktarımların devam ettiği görülür. Örneğin Hesiodos, ‘İşler ve Günler’ adlı eserinde Yunanistan’ın Boiotia bölgesi genelindeki kırsal yaşama yönelik güvenlik kaygısını dile getirirken çiftçilere şöyle bir tavsiyede bulunur:
… Sivri dişli bir köpeğin olsun ve onun mamasını esirgeme, yoksa hırsızın biri mal varlığını çalar.
Ünlü Atinalı düşünür Platon da ideal devlet modelini kurgularken askerlerde aranması gereken temel özellikleri sıralar ve bu doğrultuda köpeklerin hayranlık uyandıran cesaretini ve bağlılığını şu şekilde özetler:
İyi yetiştirilmiş köpekler hakkında bilgi sahibi olduğunuza eminim. (Köpekler) doğal karakterleri gereği alışkın oldukları ve tanıdıkları kişilere karşı oldukça arkadaş canlısı olabilirler, ancak tanımadıkları kişilere karşıysa tam tersi (vahşi ve güvenilmezdirler).
Antik Çağ’dan Orta Çağ’a kadar köpekler ve insanlar arasındaki pragmatist veya duygusal olarak farklı türlerdeki etkileşimlere dair örnekler gerek Eski Yunanca gerek Latince gerekse de diğer Eski Çağ dillerinde yazılmış kaynaklar ışığında çoğaltılabilir. Aynı şekilde, ölen köpekler için yazılmış ağıtlar da yine farklı dillerde ve farklı biçimlerde zaman zaman karşımıza çıkabiliyor. Sonuç itibarıyla, köpek Stephanos’a ait lahde kazınmış mezar şiirinden öğrendiklerimiz ışığında yaklaşık iki bin yıl önce köpeklerin insanlara yoldaşlık eden, ayrıcalık sahibi bir tür olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Bununla birlikte, Antik Çağ dünyasında hayvanların toplumsal yaşamdaki yeri ve önemi hakkında bildiklerimizi gözden geçirerek güncellemiş oluyoruz.
*Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü, Akdeniz Eskiçağ Araştırmaları Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi.